Pozitif düşünme
Çoğu öğrenci yeterince ders çalıştığını, ancak yine de başarılı olamadığını söyler. Peki bu başarısızlığın nedeni ne? Acaba çalışmak için gerekli olan zamanı ayırmamıza rağmen hala neden istediğimizi elde edemiyoruz? Çalıştığımız konuyu anlayabilmek için neler yapabiliriz? Başarılı olan diğer insanlardan farkımız ne?
İnsanların birçoğu yapmak istediği iş için gerekli olan ilk adımları atmadan, zihnen yenilgiye hazır bir psikoloji taşıyor. Yenilgiye hazır bir insanın başarısı mucizelere kalmıştır. Fransız kahramanı Jean Dark'ın güzel bir sözü var "Bütün savaşlar ilk önce insanın zihninde kazanılır." Beyninde başaracağına inanmayan insanlar zaten uygulamada da gerekli olan enerjiyi kendinde bulamayacaklardır. Size Roger Bannister'in hikayesini anlatmak istiyorum. Roger Bannister bir atlet. Yüzlerce yıl olimpiyatlar düzenlenmiş, yarışmalar yapılmış ancak hiçbir zaman bir mil, dört dakikanın altında koşulamamış. İnsanların kafasında, bir milin dört dakikanın altında koşulması mümkün değil yargısı (engeli) güçlenmeye başlamış. Ta ki 1954 yılına gelinceye kadar. 1954'de kahramanımız Roger Bannister, bir mili dört dakikanın altında koşarak zihinlerde bir beton gibi engel oluşturan bu düşünceyi paramparça etmiş. Peki her şey bununla bitmiş mi? Kesinlikle hayır. O yıl içerisinde enteresan bir iş daha olmuş... Tam 37 kişi Roger Bannister'den sonra dört dakikanın altına inmiş. Ne oldu da bu insanlar, yüzlerce yıl başarılamayan işin üstesinden geldiler. Yeni bir ayakkabımı icat edildi, yoksa hızlarını artıran bir motor mu bulundu? Yoksa bir kişinin imkansız denilen bir olayı başarması, diğer insanların pozitif düşünmesine mi neden oldu?
Bir işi başarmanın en önemli motoru insan beynidir, zihnidir. Eğer beyninizdeki engelleri orta-dan kaldırabilirseniz başaramayacağınız hiçbir iş yoktur. Örneğin bir sözel öğrencisi matematik dersinin başına oturduğunda, kafasında “Ben bu dersi anlayamam, başaramam” düşüncesini taşıyorsa kendisi için en büyük engeli oluşturuyor demektir.
Hayatta başarıyı yakalayabilmiş ya da yakalayacak olanlar, her zaman pozitif düşünceyi taşımış olan insanlar arasından çıkmıştır ve çıkacaktır. Her olumsuzluğu ve yanlışlığı, hedefe atılan bir adım olarak gören Edison, bu olumlu düşüncesinin karşılığını fazlasıyla almıştır. O nedenle şimdiden kafanızda ki bu tip olumsuz düşünceleri öldürün. Hem de bir daha dirilmeyecek şekilde.
Hedefe Varma
Bir işi başarmanın temel unsurlarından birisi de sabırdır. Öne çıkan bütün engelleri yok etme veya aşma düşüncesini taşıyarak sabırlı olmak, başarının olmazsa olmaz koşullarındandır. Birçok öğrenci sene başında çok istekli bir şekilde masasının başına geçer, ancak aradan belli bir süre geçtikten sonra bu özelliğini kaybetmeye başlar. Acaba bunun nedenleri nelerdir ve bu olumsuz davranış nasıl yok edilebilir?
İnsanoğlunun yapısında emeğinin karşılığını hemen elde etme düşüncesi vardır. Dolayısıyla ulaşmak istenilen hedef ne kadar kısa vadeli olursa, sonuca ulaşma olasılığı o kadar kolay olacaktır. Bunu şu örnekle açıklayabiliriz: Yüz metre koşularında hedefe ulaşamayan atlet yok gibidir (sakatlıklar dışında), ancak maraton koşuları için aynı yargıda bulunmak yanlış olur. Çünkü hedefin uzak olması yarışmacılarda gerekli olan en önemli unsurun, yani sabrın gücünü azaltmaktadır.
Uzun vadeli planların gerçekleşmesini sağlamak için o hedefe ulaştırıcı adımları teker teker hedef haline getirmek gerekir. Nasıl mı? Siz yaklaşık 10 ay uzaktaki bir hedefe ulaşmak için yola çıktınız. Ulaşmak için, sabır gerektiren bir hedef denilebilir. Hedefin uzak olması ders çalışma isteğinizi her za-man için kamçılamayabilir. O nedenle kendinize daha kısa vadede sonucunu alabileceğiniz hedefler tespit etmelisiniz. Örneğin aylık ulaşmak istediğiniz belli bir soru miktarı belirleyebilirsiniz. Hangi dersten ne kadar soru çözeceğinizi, hangi konuya geleceğinizi bir plan dahilinde belirlerseniz çalışma isteğiniz daha diri kalacaktır. Bu hedefleri haftalık ve günlük olarak tespit ederseniz akıllıca davranmış olursunuz. Attığınız bu küçük adımlar (küçük hedefler), sizi büyük hedefe ulaştırıcı bir fonksiyonu yerine getireceklerdir.
Öğrenciyi hedeften kopartan ve uzaklaştıran bir başka faktör de hedefin öğrenciyi yeterince motive etmekten aciz kalmasıdır. Böyle bir durumla karşı karşıya kalan bir öğrencinin hedefini yeniden gözden geçirmesinde fayda var. Çünkü hedefe ulaştırıcı gücü, enerjiyi, hedefin büyüklüğü ve hedefin öğrencide meydana getireceği motivasyon sağlamaktadır. Eğer hedef tek başına bunu sağlayamazsa yardımcı motive unsurlara başvurmak gerekir. Örneğin bu, bir ödül olabilir. Bu noktada ailelerinizin tavrı belirleyici bir faktör olarak sizi hedefe bağlayıcı bir rol oynayabilir.
Ulaşamayacağınız hedefleri belirlemeniz sizi ders çalışmaktan soğutabilir. Lise son sınıfa gelinceye kadar çalışmamış bir öğrencinin (yeterli potansiyeli de yoksa) çok yüksek hedefler belirlemesi, deneme sonuçlarının ortaya çıkmasıyla birlikte hayal kırıklığına sebep olabilir. Kazanmak istediğiniz bölüm, çalışma temponuza, çalışma alışkanlıklarınıza, potansiyelinize uygun puanlarda olmalı. Örneğin denemelerden sayısal ham puan olarak 110 puana dahi ulaşamayan bir öğrencinin Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği'ni hedef olarak seçmesi doğru değildir. Çünkü zamanla öğrenci hedefe ulaşamayacağının farkına varır ve bu nedenle kendine olan güvenini yitirir. Bu durum da ister istemez her türlü işte "başaramayacağım" düşüncesinin yerleşmesine zemin hazırlar. O nedenle hedef-potansiyel uyumunu yeniden gözden geçirmek şarttır. Hedefleri realize etmek, motivasyonun yeniden sağlanmasında önemli bir rol oynayacaktır.